2 Aralık 2010 Perşembe

Biz Çocuktuk O Anlarda

                                   
Duygu selim geldi.Yazmasam böyle boğazımda bir yerlerde kalır, gıcık eder, öksürük falan eder diye yazıyorum.Bu seferki çok özel bir kişi için..21 yıllık hayatımın en önemli parçası için.Hayatımın en değerli varlığı, hayatına en az kendi kadar değerli bir kızı aldı.22 Mayıs 2011 günü dünya evine girecekler.

En sondan başlarsak; bugün ilk defa evden kaçtık onunla. Operasyon adı: Pringles. Adrenalin arıyorduk galiba. Biz hiç evden kaçmamıştık daha önce.Ya da eksik kalan şeylerimizi tamamlamaya çalışıyorduk belkide bilmeden. Parmak uçlarında çıktık dışarı, üzerimizde pijamalarımızla. Öyle yaşımız dışıydık ki o anlarda. Hırsız gibi eve girişimizde. Aldığımız abur cuburları ebeveynimizden gelen ayak seslerinden kaçırıyorduk heyecanla. Ne ben 21 yaşındaydım ne o 26 yaşında. Biz çocuktuk o anlarda..

Bisiklet öğrenmeye başladığımda az kurtarmadı beni. Derelerden tepelerden, yokuşlardan inişlerden, mutlaka biryerlerden düşecek yer bulup, gözümü kapatıp 'artık ne olacaksa olsun' dediğim anlarda bir el yakalardı bisikletimin koltuğunu arkadan. Garajın yokuşunda virajı alamayıp içeri doğru hızla giderken arkamda duyduğum ayak sesleri hep ona ait olurdu. Önce 'niye hala pedal çeviriyorsun! frene bassanaaa!' diye bağırır sonrada ben onun gözündeki korkuyu görürdüm.

Her sabah sevgiyle öpüşünü özleyeceğim herhalde en çok. Yıllarca kızdım uyandırdığı için, uykumda elimle ayagımla oynadığı için. Bundan hiç pes etmediği için. Her seferinde 'bir daha gelmicem görürüsün' deyip ertesi gün yine geldi:) Ben birtek onu düşündüğümde öyle yersiz ağlayabiliyorum. Yersiz gülebiliyorum.

Kendi aramızda geliştirdiğimiz garip bir dilimiz var. Kendi aramızda geliştirdiğimiz enterasan lakaplarımız. Sadece ikimizin anladığı bakışmalarımız...Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin aynı keyifle güleceğimiz anılarımız var bizim. Her kediyi aynı hislerle sevişimiz, yeri geldiğinde birbirimizi dünyanın en iticisi ilan edişlerimiz var. Bir kardeşte olması gereken her his bizde fazlasıyla var.


Ben onun gözünde hiç büyütemediği kıvırcık sarı saçlı, yuvarlak çerçeve gözlüklü, 'abii' diyen çocuğum hala. Her seferinde 'kocaman kız oldun yaa ne zaman oldun böyle?' deyişinden anlıyorum ki sadece görüntüm büyüyor gözünde. Büyüdüğüme olan inancı hiç yok. İnanmak isteyesi de yok zaten:)

Sevdiğimi bilir de ne hissettiğimi hiç bilmez.Bir üniversiteye gideceği sene yazmıştım içimdekileri, bir de şimdi. İçine saklayabileceğim bir çantası yok bu sefer. Saklama niyetimde yok zaten. Annemle babamın aşklarının en tatlı, en tosun meyvesi o. Benim de en kıymetlim..

3 yorum:

  1. Gerçekten etkileyici bir yazı... Bu arada yıl 2010 mu 2011 mi?

    YanıtlaSil
  2. 2011 :) Hemen düzeltiyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Bu yazını her okuduğumda hep ilk defa okuyormuşçasına duygulanıp aynı özlemi yaşıyorum.Evet evlendim her insan gibi kendi yolumu çizdim ama evimi,yatağımı,her sabah senin odana gelmeyi, beraber akşam yemeği yemeyi ve en çokta çocukluğuma dönmeyi çok özlüyorum. İnsan yaşlandıkça zaman daha hızlı akıyor sanki. En büyük korkumda orda ben yokken bişey olursa yetişemem haberim olmaz korkusu. Hep çocuk kalıp boyunlarımıza battaniye sarıp süpermen olsak,hep sertap erener kalsan,babamın saçları hiç beyazlamasa,annem şairler derneğine gitse o günler gelse keşke çok özledim canım benim sizi çok özledim. Tek dilek hakkım olsa zamanı senin doğduğun güne çevirmek isterdim. Sizi çok seviyorum.

    YanıtlaSil