4 Ekim 2011 Salı

Hem Uyurum Hem Gezerim

Merabayın sevgili blog okuyucularım. Bu seferki postumuz uyurgezerlik, uyurkonuşurluk, uyurhazırlanırlık ve uyurgülerlikle ilgili. Neden böyle bir konu seçtim çünkü 4 alanda da hat safhada tecrübeye sahibim. Anılarımla anlatacağım her birini.

Uyurgezerlik

Aslında aralarında en seyrek yaptığım bu. 2 ya da 3 yılda bir olur. Ya evi bir turlarım, ya ayaktayken uyanırım, ya biri uyandırır 'git yerine yat dolaşma buralarda' der, bir şeyler mutlaka olur. Ben kendimin bu durumuna alışığım da şahit olan insanlar açısından baya korkutucu bir durum olabiliyor. En yakın örneği bu yaz gerçekleşti.  Adana'da yurttaki odamızda Sevil isimli arkadaşımla beraber kalıyorduk. Saat geç olunca artık yatalım dedik. Fakat O bu yatışın korku dolu bir geceye gebe kalacağından habersizdi.

Rüyamda bir davet sahibi olduğumuzu ve misafirlerin salı günü gerçekleşecek davete pazartesi gecesi 12'yi vurur vurmaz gelmeye başladıklarını gördüm. Hiç bir şey hazır değildi. Üstelik yatacaktık biz. Nereden çıkmışlardı bunlar? Mal mıydılar da 12 olur olmaz salı oldu diye gelmeye başlamıştılar. Üstlerinde balo elbiseleriye geliyorlardı. Yataktan fırlayıp camdan dışarı bakmaya başlamışım. Yurt Çukurova Üniversitesinin içinde olduğundan pencere manzaramız ıssız bir ormana bakıyordu. Ben korkuyla bağırıyorum; 'Geliyorlar!' Sonra Sevil'i de uyandırıyorum 'Sevil kalk geliyorlar' diyorum. Sevil'in sesine uyandım sonra 'Noluyor ya, kim geliyor?!' Uyandığımda karanlık ormana bakarken buldum kendimi. Yemin ediyorum kendimden tırstım. Sevil panik halinde. Kim bilir ne geliyor sanıyordu. 'Tamam yat bir şey yok' dedim. Nasıl yatsın. Işığı yaktı 'noldu şimdi ya?' dedi.

-Uyurgezerim ben.
+Neysin sen?!
-Ya rüya görmüşüm bir şey yok.
+Nasıl bir şey yok ya aklım çıktı burda geliyorlar da geliyorlar kim geliyor lan?

Dedim böyleyken böyle davetliler geliyordu dedim. O zavallım da beni öyle görünce içime töbe bismillah üç harfli falan girdi sanmış. Direk ayaklarıma bakmış. Nerden geliyorsa aklına böyle şeyler. O kadar da uyurgezer arkadaşı var. Bir türlü alışamadı bize.

Uyurkonuşurluk

Bunu herhalde hepiniz yapıyorsunuzdur. Yapmışsınızdır, ne bileyim bir mırıltı falan olmuştur en azından. Ama bana uykuyla uyanıklık arası o ince çizgide sorduğunuz bütün soruların cevabını rahat alırsınız. Ama o anı yakalamak da o kadar kolay bir şey değil. Ailem sağ olsun çocukluğumdan beri sürekli beni konuştururlar o yüzden bu konuda uzmanlaştılar. Eğer çok net cevaplar veriyorsam muhtemelen karşımdaki insanı yiyorumdur. Henüz uyumamışımdır, o keko da beni konuşturacağını sanıyordur. Bunu genelde abime yaparım. O da 'gece seni nasıl konuşturdum ama' diye dalga geçer. Sevindiririm garibanı.  Ama babam bu işlerin adeta piridir. Saygı duyar, düğme iliklerim önünde.

Bir keresinde gece 3 sularında babamın başına dikilip şu muhabbeti yapmışlığım vardır;
-Ben şofbenin düğmesini çevirdim gerisini sen çevir.
+Ne yapayım?
-Ben çevirdim bir kere bekle sen çevir sonra.
+Anlamıyorum ki ne diyor, ne yapayım?
-Of çok uykum var ben yatıyorum.

Anneme sordu ben başındayken 'ne diyor sen anlıyor musun?'diye. Annem de 'yat sen yat uyuyor o' dedi.Gayet normal geldi kadına. Biliyor kızını. Ayıktı hemen durumu. Babam daha uyanamadığı için anlam vermeye de çabalıyor garibim.

İşin ilginç yanı ben tüm konuşmalarımı hatırlıyorum da. Yani öyle sabah kalkınca hatırlamıyorum falan gibi durumlar olmuyor.Gayet net ne yaptığımı bilerek de geziyorum. Ama işte o an çok mantıklı geliyor yaptığım, söylediğim şeyler. Hep o rüyaların yüzünden. Hala bazı şeyleri gerçek mi rüya mı diye karıştırıp 'şöyle şöyle bir şey olmuş muydu?' diye sorarım. Ah benim enteresan kaderim...

Uyurhazırlanırlık

Bu da aralarında en nadir olanlarından ama en çok bunu yaparken uyandığımda kendimi mal gibi hissediyorum. Okul zamanları çok olurdu. Birden yataktan fırlar gömleğimi giyerken uyanırdım. Hep bir geç kalacakmışım hissi vardı demek ki içimde. Ya çantamı hazırlarken, ya yatağımı toplarken ya da üstümü başımı giyerken uyanırdım. Kendime alışık olduğum için hiç bir şey olmamış gibi geri yatağa girerdim.

Geçenlerde de çekmecemi karıştırırken uyandım. Bir şey arıyorum ama ne kadar hevesliyim ne kadar heyecanlıyım. Bir şey bulacakmışım gibi. Kendi gürültüme uyanınca yaptığım şeyin saçmalığını fark edip yatmaya devam ettim zaten.

Uyurgülerlik

En çok bunu yaşattığım arkadaşıma üzülürüm. Çünkü en çok O korkmuştu. Şule'm bitanecikim. Öss döneminde üç arkadaş aynı evde test çözme niyetiyle toplanmıştık. O gece orada kalacaktık. Fakat hayatımda geçirdiğim en kötü günlerden biriydi. O kadar kötüydü ki bir an önce uyuyup her şeyi kısa sürede olsa unutmak istiyordum. Koltuğa uzandım çok kısa süre içerisinde uyudum ve rüyamda beraber kaldığım iki arkadaşımı görüyordum. Esma bana 'Hande sen çok komiksin ya' diyordu, sonra Şule'ye dönüyor, 'Şule sen de komiksin de..' sonra bana dönüyor , 'Hande de komik ama ..' diyor ve bir türlü hangimizin daha komik olduğu kararına varamıyordu. Böyle bir Şaban hali olmuştu yüzünde. Gülmeye başladım, katıla katıla gülüyordum rüyamda Esma'nın o mimiklerine.

-Noluyor be!
+Şule korkma, tamam şşş. Hande uyanıksın dimi ?

Konuşmaları duyuyordum bir de çok derinden gelen kahkaha seslerini. Sonra kendi kahkahama uyanınca tüm ciddiyetimle 'Ay noldu?' dedim. Şule hortlağa bakar gibi bakıyordu. Esma ona nazaran daha soğukkanlıydı.

-Ben mi gülüyordum?
+Hasta mısın ya sen ?
-Kaç soru çözdünüz ben uyurken?
+ ?!

Uyumaya başlayalı 5 dakika bile olmamıştı oysaki. Ne oluyorsa uykuyla uyanıklık arası o ince çizgide oluyor ya zaten. Seviyorum ama bu özelliğimi. Çok acayip korkuyorlar ya. O suratlar, o mimikler hiç aklımdan çıkmıyor. Atıyorum hafızaya, beyin bedevaa, bedevaa ya döndürüp döndürüp izliyorum. Yeni kurbanlarım olursa yine paylaşırım sizlen.

Zeheka odasından bildirdi.