30 Ekim 2010 Cumartesi

Ah Simyago Vah Simyago

     Malum vizeler kapıda.Sevillere ders çalışmaya gidicektim.Toplanıp ekonometri adını verdiğimiz hiç haz etmediğim dersin notlarına bakacaktık 4 arkadaş.Sevil'in sitesinde bir kedi cümbüşü olur ki her biri beni benden alır. Simyagoylada o vesileyle tanıştık. Apartmanın önünde kendinden yaklaşık 3 ebat kadar daha büyük sarı renkli kenafir gözlü bir kediyle yanyana gördüm ilk kez Simyagoyu. Ay bu kenafir gözlü nasıl gıcık bakıyor bizimkine.Sanki  kocası kendi gelin gittiği eve bunu getirmişte annesinin çeyizlik yatakörtüsünde beraber yatıyorlarmış gibi. Bizimki Karolin kendide Cemile gibi triplere girmiş. Bir ayak hareketiyle ben savuşturdum bunu. Sonra Simişin yanına geldim.Ay ne uysal ne sıcakkanlıydı.Aldım kucağıma azıcık mıncırdım.

     Mennan öldükten sonra daha bir açım kedi sevmeye zaten. Arabaların altında gezer olmuşum iki tüy yumağı sevicem diye.Buda kaçmayınca ilgimi çekti haliyle.Sevdikten sonra geri bıraktım çimlere asansöre yöneldim. Bir koştu peşime.Aldım kucağıma çıkardım yukarı.Sevil kapıyı açtı baktı ben elimde bişeyle 'süprizz' falan yapıyorum. Sanki herkeste benim gibi kedi manyağıymış gibi.'Bu ne be ?! 'dedi haliyle. 'Ya azıcık sevelimde geri bırakırız' dedim. 'Yıkanmadan olmaz' diyince topladım kedimi geri aşağı indirdim. Bahçeye bıraktım.Yine peşime koştu ama görsen yüreğimi; cam kırıkları..Bi hüzün çöktü benim üzerime, bi öküz oturdu üstüme.Sanki evladımı çocuk esirgemeye bırakmışımda 'anneee' diye bağırışını duymayayım diye koşarak uzaklaşmışım olay yerinden öyle bi halet-i ruhiye içindeyim. 20 dakka sonra Serkanla Gökhan geldi. Kapıyı açtım birde ne göreyim Serkan'ın elinde bizim Simiş. 'Ayy şakaaa !' dedi Sevil tabi. Ben hemen yavrumu kucakladım.Gözyaşlarıma hakim oldum. Gittik bunu yıkadık. Ay bi çirkin oldu bi iğrenç oldu..Çöpe atsam dönüp arkama bakmam o derece tiksindim mahluktan. Bari kurusunda bişeye benzesin diye kurutma makinasını kullandık ama bizimki sesten korkuo deli gibi, durduramıoruz cırmalıyo bide minicik tırnaklarıyla.'Amaan neyse zaten hava serin diil bişe olmaz' dedim saldım bunu salona.Yalandı bi süre. Sonra geldi kucağıma yerleşti.Benim sıcak kucağımda kurudu.Ben onun titreyişini hisseettim.Ay nasıl ısındı kanım hayvana.Sevil'e dedik 'sen al bunu al zaten yalnız yaşıosun arkadaş olur sana' Onunda kafasına yattı. Alışmaya çalışıyor. Simiş bi o kucakta bi bu kucakta beyni ambele oldu hayvanın. Uyutmuyoruz da bizle oynasın hehe gülelim diye. Bu hayvan bi garip hallere girdi.Kedilerinde her hareketinin altında yatan anlamı bilirim Mennan sayesinde.Bu gitti koltuğu eşelemeye başladı.'Amann tutun tuvaletini yapıcak ! ' diye hönkürdüm. Sevil bunu kaptı hemen koltuğun üstünden aldı.Tam elindeyken hayvanceyiz bıraktı valla içinde ne varsa.Bide nasıl cırcır olmuş nasıl cırcır olmuş. Sevil çığlık çığlığa bağırıyor.O bağırdıkça hayvan iki ayağının üzerinde bi yandan salıyor bi yandan geri geri yürüyor komedi filmi gibi. Ay bir pis koktu ortalık içimi çürümüştür hayvanın da nedir. Kokudan yaklaşamıyoruz ki olay mahalini temizleyelim.Sevil garibime düştü tabi temizlik. Kız kustu kusucak.Biyandan temizliyor bi yandan 'ben yeğenimin altını nasıl değiştiricem?' diye garip ruh hallerine girmiş. Bizde fonda 'zuhahaha' yapıyoruz. Neyse bende gittim Simişin elini ayağını yıkadım. Sonra biz ders çalışırken uyudu oda. Çocuklar evlerine gitti. Biz işte parktan kum aldık 5 kilo , kedi evde kalıcak diye.Ay bu bi fena oldu bi hasta oldu. Baktım kusucak. 'Kusucaakk' diye hönkürdüm bu sefer.Kustu ben temizledim bu sefer.(o kısmı anlatmak istemiyorum) Tekrar uyuttuk ettik.Yok bunun baya bi gözü toprağa bakıyor.Gece yine bi alttan üstten çıkardı bu. (Tabi sıra Sevilindi nihahaha)Beni bir vicdan azabı tuttu. 'Vay  seni görmeseydim de vay almasaydım da vay yıkamasaydım da üşütmeseydim de..' Annemi aradım  dedim böyle böyle..ne yapayım? .'Bizde kızımızı ders çalışıyor sanıyoruz' klişesini yaptı.Sanki eve kedi girince ders çalışılmıyor. 'Bigünde olaysız dön eve Hande hehehe neyse Sıcak tutun üstnü örtün uyusun' dedi. Öyle yaptık. Bi kaç saat sonra bu bir uyandı aboo bi gör bunu sanki 3 kilo kırmızı et yemiş.'Hepinize gösterecem nan günününüzü!' der gibi hareketler. Şam şeytanı gibi bişe olmuş geldi karşımıza. Bi sevindim ama bi sevindim. Canlanmış ama nasıll.Yatacağımız zaman geldi.Sağa sola pislemesin daha tuvalet alıskanlıgı yok diye biz bunu kumuyla yatağıyla mamasıyla aynı yere koyup kapıyı kapatcaktık.Sevil koyuyor, daha kapıyı çekemeden bu koşup kucağıma atlıyor. Birde salak koşuşu varki kırıta kırıta :) Seville bildiğin tartışıyorlar ama . O bağırıyor kedi bağırıyor. En son Simiş Sevil'in eline öldürücü darbeyi vurdu.Ki bu onun kapı dışarı edilmesine yol açtı. Sevil açtı demir kapıyı saldı hayvanı apartmana.Yol bilmez iz bilmez.Gecenin bi körü aldım ben bunu kucağıma ayağımda benekli çorap üstüne babeti geçirmişim elimde kedi.. Acınacakta bi haldeyim.Bıraktım bunu bahçeye yine. Nankör iki ot görünce sattı beni zaten. Hoplaya zıplaya karanlığa karıştı. Gece 'ya ölürse apartmanın önünde leşini görürsem , ruhsal bunalıma girerim vizeye neyim çalışamam okulu uzatırım' diye bi hallere girdim ben de. Sabah oldu Sevil 'Hande koş koş ' dedi. Ay içim bi hop etti önce.'Okul uzuyomu nan yoksa kedinin leşinimi gördü acaba?' diye düşünerek geçti salonla mutfak arası.Bir baktım ki bizim Simiş otlarda hopluyor zıplıyor.İçten bi 'ohh' çektim.Gülümsedim. Mutlu sonların yaşattığı o derin huzuru yaşadım ve evime döndüm.

     Dahada eve neyim alıpta yıkamam valla kedileri.Kendi pislikleriyle gayet sağlıklı ve canlı gözüküyorlar.Ve ben hepsinin ayrı ayrı hastasıyım. Bence dünyada varolan en  değişik yaratık onlar ;)

Zeheka odasından bildirdi.