1 Eylül 2011 Perşembe

Bu da Böyle Bir Anımdı.

Hızımı alamadım ikinci yazıyı yazıyorum. Yeni yazı konum vücudumdaki dikişler ve hikayeleri. Düşününce üçününde birbirinden saçma nedenlerde olduğunu fark ettim ve dedim ki;  'hey dostum neden yazmıyorsun ha?!' Sonra bu ikinci sınıf Amerikalı ayaklarını bir kenara bıraktım ve başladım.


İlk vukuatım 7 yaşında, ilkokul 1'e giderken, beyninin yarısı henüz çıkmamış arkadaşlarımın 'tek ayakla merdivenlerden çıkamazsın kiee, çıkamazsın kiee' diye melodik tutturuşlarının verdiği gaz neticesinde oluşmuş idi. Ben diyorum 'çıkarım', onlar diyor 'çıkamazsın.' İndim merdivenin en aşağısına, 'iyi bakın!' dedim. İyi ki de demişim. Üçüncü basamaktan sonra takılıp yardığım çenemden çıkan kanları görünce böcek gibi kaçıştı adiler.  O ilk yere düşüş anındaki kikirikleri duydum önce, sonra 'aaa kanıyoooo, hemşiree teyseeee' diye bağırışları... Hayır el kadar çocuğu neden gaza getiriyorsunuz ki? Hemşire Teyzemiz vardı ki neyse. Özel okulda okumanın avantajlarından biri. Kaptı beni kuş gibi odasına götürdü. Annem de aynı okulda ana sınıfı öğretmeni olduğundan, bir iç hatlar telefonuyla 3 dakika içerisinde yanımdaydı. Hiç tek başıma yıkımımı da yaşayamadım. Toplaştılar hemen kafama. Hemşire Teyzem 'bu benim yapabileceğim iş değil, dikiş atılması lazım' dedi. Benim kafamda yankılanan 'dikiş, dikiş, kiş, kiş, iş,şş,şş' sesleri durumun ciddi olduğunu ve korkudan geberdiğimi çığlık çığlığa söyleyen sessiz bir senfoniydi adeta. Babamı aradılar geldi bizi aldı. Annem arabayı çarpışan oto kıvamında kullandığı için o yıllarda, bizim gelmemizi güvenilir bulmadı da geldi diye düşünüyorum. Gittik bir hastahaneye, oturduk zevzek bir doktorun önüne. Zırıl zırıl ağlıyorum. Doktor 'bir şey yok canın yanmayacak sus bakayım' dedikçe basıyorum çığlığı. Yorgan diker gibi dikti çenemi. Acıdı mı, yok. Canım çok kıymetlidir. Ya acırsa diye ağladım zaten.


Sonraki günlerde bir havam oldu okulda, bir forsum oldu. Allah'ım sanki düşman kurşunuyla yaralanmışım, sanki Kore Savaşında gazi düşmüşüm. Nasıl pskilojilerdeyim nasıl. Herkese nazım geçiyor, bir şey istediğimde yapmayan olursa 'bak açarım çenemi, dikişi gösteririm ha!' diye tehdit edip istediklerimi yaptırıyordum. Gel zaman git zaman iyileşti benim şantaj kaynağım. Sıradan günlerime döndüm.


Aradan 2 bilemedim 3 sene geçti. Aynı okulda hem öğretmenlerim olan, hem de annemin kankaları olan 2 bayan gelmişti evimizi ziyarete. Kocaman çikolatalı bir pastayla. O dönemlerde cips 1, yaş pasta 2. sırada önem arz ediyordu hayatımda. Çok sevgili annem her sofrada olduğu gibi, o zaman da beni adam yerine koymayıp çatal getirmemişti. Kendi çatalımı kendim almam gerekiyordu. Fakat bu zor, bu çetrefilli, bu mermer, bu babamın boyum kadar terlikleri olan yolu nasıl geçecektim ? Geçemedim zira. Hayır neden koşuyorsun 10 yaşındaki Hande, neden ? Yeni temizlenmiş, %100 mermer, kaygan yerde, babamın terliklerine takılarak kapaklandığım zeminde çenemi aynı yerden ikinci kez yarmıştım. Her şey zaten yeterince zordu da, 'yine mi çenesini yardı bu kız yahu' edaları.. Sanki hobi olarak yapıyorum ben bu işi, sanki çok memnunum halimden, hayrettin insanlar ya! Babam tekrar arandı. 'Hande yine çenesini yardı' dendi. Babam beni kucakladı. Zevzek doktora götürdü. Ben ağladım, o çenemi dikti. Arabaya bindik. Siteye geldik. Aşağıda oynayan çocukların çeneme bakışları tekrar eski moralimi yerine getirdi. Korkuyorlardı benden. Kan çıkmıştı bedenimden, acı çekmiştim, acı çekerek olgunlaşmıştım adeta gözlerinde. Ya da ben öyle düşünsünler istiyordum. Neticede yine iyileştim. Yine atladım, hopladım, zıpladım, dikenli güllerin arasına uçtum, garaja bisikletle girip duvara çarptım, 'ellerimi bırakarak bisiklet sürerim ben, yaparım bunu' diye zeminlerle dost oldum. Ama geçen seneye kadar bir daha hiç bir yerimi yarmadım.


Talihim döndü, saçma yarılmalar yaşamıyorum artık hepsi çocuklukta kaldı diye düşünürken hayatımın belki de en ama en saçma yarığını topuğumda yaşadım. Topuk yani, topuğun üstü. Kesen ne? Kase.Ne yaparken? Cacık. Yaşamasam hayal edemem.


Bir ramazan günü iftara 15 kala cacık yapayım dedim. Ben demedim daha doğrusu 'kızım cacık yap' dediler. Cacığı yaptım, kaselere koyma faslında dolaptan aldığım bir adet hain kasenin ellerimin arasından kayıp topuğumu keseceğini nereden bilirdim ? Önce bir fasıl tezgaha çarptı kase, sonra ikiye bölündü, sonra ben kendimden bir 'ayh' sesi duydum. Bir yerim acımadı ama bir şey oldu hissediyorum. Önüme baktım önce, elime falan bir şey yok. Kafamı arkama çevirdim, orada mini çaplı bir şelale. 'Anaa gitmiş ayak' dedim. Tepkim bu  mu olmalıydı bilmiyorum. Ama ağzımdan çıkan buydu. Annem koştu, abim koştu, babam koştu. Ben böyle aksiyon ailesi görmedim ya. Abim 'dikişlik bu dikişlikk !' diye bağırıyor, annem 'ay zaten iki gram kanı var o da boşa akıyor' diyor. Abime 'yüklen hadi hemen hastahaneye götür' dedi. Kana da bakamaz, gelmedi o yüzden. Üzerimde elbise iki karış. Ben; 'bu halde gidemem dur üstümü değiştireyim' diye basıyorum üzerine foşur foşur ayak. 'Sen dur' dedi annem, gitti bir elbise getirdi dolabımdan üstümdekini nasıl çıkardı onu nasıl geçirdi bilmiyorum o kadar hızlıydı ki kaçırdım o anı resmen. Hastahane de evimize 50 metre olduğundan hemen kendimi yüzüstü uzanmış hasta yatağında dikişim yapılırken zevzeklik yaparken buldum. Ne saçmalıyorum ama haddi hesabı yok, diyorum ki 'sizi de rahatsız ettik iftar iftar, yuvarlayın şunu 5 dikiş yapın, ben yine gelirim, bende vukuat bitmez' falan diyorum. O dikişten önce yaptıkları tetanoz aşısı kafa yaptı herhalde bilmiyorum. Eve geldim ya diyorum 'nasıl dikiş yaa, nasıl yarık bu yaa, hiç acımadı yaa' meğersem cam kestiği anda acıtmazmış sonra anasını bellermiş insanın. Gece iğnenin etkisi geçinci bir zonklamalar, bir portlamalar, sanırsın topuğumda parti veriliyor. Günlerce bastonla yürüdüm, pansumana gitmemek için sayısız bahaneler üretmeye çalıştım. Kendimi sakat, kendimi eksik, kendimi muhtaç ve kendimi acınası hissettim. Sonra diğer dikişlerim gibi bu da geçti. 


Allah'ın hakkı 3'tür. Bana da bu üç yeter. Daha da dikiş neyim istemiyorum. Ne bileyim en azından olacaksa da şöyle afilli bir hikayesi olsun. Karizmatik bir yerlerde olsun, minik olsun, hemen geçsin.  

Zeheka odasından bildirdi. 



1 yorum:

  1. Çok komiktin o gün dün gibi hatırlıyorum. Aç açına biz doktora götürdük sen doktoramı rahatsız ettik iftar iftar dedin vicdansız:)))))

    YanıtlaSil