16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kimse Beni Sevmiyor! Hiç Biriniz Beni Anlamıyorsunuz! Hepinizden Nefret Ediyorum!


Bugün kredi kartlarımın son ödeme tarihiydi. Hava da kapalı, azıcık yağmurlu. Tam sevdiğim cinsten. Forum'a gittim. Bankamatiklerden yatırmak için. Şok şokella şanslı olduğumdan bankamatiğin para almayası tuttu. Hayır her seferinde böyle yapıyor bu ona da ayrı bir uyuz oluyorum. Bir gün çekip kenara "senin derdin ne benle?" diye sorucam. Para vermeyen bankamatiği anlarım da, almayanıyla ilk kez karşılaşıyorum. Gözü gönlü doymuşsa demek.

Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim başka bir bankamatik buldum. Paramı yatırdım. Hava öyle güzel ki. Böyle deniz kenarında bir kafeye oturup kahve yudumlamalık, yağmur izlemelik. Ama bunun bir de geri dönüşü var, "Kızım sen gel eve dönük bir yerde iç kahveni. Nasılsa telefondan kafanı kaldırıp denize bakmazsın, cinssin çünkü." diyerek Forum'da Cafe Crown'a oturdum. Oldum olası yalnız başıma şöyle şeyler yapmaya bayılmışımdır.

Siparişimi vermiştim ki o da ne? Bir miyavlama sesi. Bir iki koltukların altına baktım içeri kedi mi girmiş diye de yok.Yan masada zorlasan, ittirsen kaktırsan 14 yaşında bir kız çocuğumuz hüngür fışkırık ağlamakta. Bir yanında annesi, bir yanında babası. Zavallılarım, biçarelerim. Karşılarında sanki Sultanahmet'i soran bir turist var ama bunlarda yabancı dil sıfır gibiler. Kızımız diyor ki: "Hiç bir yere tek başıma gidemiyorum, bütün arkadaşlarım gidiyor!"

Bir anda 12 yaşıma döndüm. Ev telefonu çalmış, Ilgın "Çarşıya gidelim mi?" diye sormuştu. O soru beni öyle heyecanlandırmıştı ki...  Adeta "Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum." Bilemiyorum ki, hiç öyle anneme gidip "huaa ben çarşıya çıkıyorum şekerim var mı istediğin bir şey?" dememişim. 12 yaşındayım. Tek bildiğim kaybolursam denize doğru yürüyeceğim, denizi bulunca evimizi bulurdum zaten.

Telefonu kapattım "Anne ben Ilgın'la çarşıya gidim mi?" dedim. Şöyle bir baktı. İtiraz etmedi ama bir baktı. Zaten hiç bir zaman öyle "oraya gidemezsin, buraya gidemezsin, sana 2 saat müddet tam 3'te evde ol" falan muhabbetleri yaparak hayattan soğutan bir anne olmadı. En takdir ettiğim özelliğidir. Sıkmadı öyle hiç bizi. Gece yarılarına kadar aşağıda oyunlar oynadığımı bilirim. Sonra "Nasıl gideceksiniz?" diye sordu. "Ne bilim Ilgın hep gidiyor o biliyordur." dedim. Ama bir heyecanlıyım. Hayır dese küt diye gidecem orada. "İyi tamam." dedi. Ben bir sevinçliyim ama hemen sırıtmaya başlarım zaten hoşuma giden bir şey olunca. Aldı beni bir telaşe. Ne giyicem ben? Saçımı nasıl yapıcam? Girdim dolaba onu giydim bunu çıkardım en sonunda herhalde hoşuma giden bir şeyler buldum. Saçımı da öreyim dedim. Hala hiç yapacak bir şey bulamazsam örerim. Fırçayla taradım bir güzel. Çok kıvırcık saçlarım vardı eskiden. Fırçayla düşmandık. O gün o bile sevimli gelmişti çarşıya ailemsiz, arkadaşımla gideceğim diye. Keşke başka bir şey yapsaydım saçımı. Örerken benim boynumda damarlar sen üst üste bin. Allah dedim kaldım böyle. Sağa çeviremem, sola çeviremem. Başladım ağlamaya. Sopa yutmuş gibi de geldim annemin yanına bir şey oldu buna diye ağlıyorum. Küçükken zaten bende çok olurdu bu. Günlerce çekerdim. O an çektiğim boynumun acısı değil de, çarşıya gidemeyeceğimin acısıydı. 2 birimlik acı çekiyorsam 4 birimlik ağlıyordum. Ilgın geldi baktı ben mortingenşıtrayzeyim tek başına gitti. O daha bir acıttı canımı...

Sonra bu yan masadaki kızımız konu değiştirmiş ben bunları hatırlarken. Bu sefer "Kimse beni sevmiyor." diye ağlıyor. Bir de Ziya diye bir çocuk mu varmış neymiş. Babası bir yanda, annesi bir yanda "Kızım kim sevmiyormuş seni? Söyle yavrum senin derdin ne? Ne oldu da sen böyle oldun?" falan diyorlar. Babası arada bir annesine dönüp "Ne diyor ya bu?" diyor. Adam öyle Fransız ki olaylara. Sanki hiç ergen olmamış gibi. Hayır hepsi bir yana madem çocuğunuzun bir derdini dinleyeceksiniz neden kafeye geliyorsunuz ebeveynler? Kız orada mır mır ağlıyor, bunlar burada bir başka dünyaların insanları. Gidin evinizde konuşun şu konuları. İnsanların içinde ne alaka? Hepsini de geçtim, annenizin karnından 38 yaşında mı doğdunuz? Neden bu kadar anlamıyormuş gibi davranıyorsunuz? Son model bir ergenusunuz var işte. Masalarına gidip hepsine "Silkelenin ve kendinize gelin. Kalkın gidin la burdan üç kuruşluk keyfimiz vardı içine ettiniz!" diyesim geldi. Kendi çocuğumu düşündüm bir anda. O da böyle zır zır ağlayacak "beni anlamıyorsunuz hiç biriniz, hepinizden nefret ediyorum!" diye. Bir hafakanlar bastı, bir terledim. Dedim kızım kalk kalk, yarış yarış yarış, kaç burdan. Topladım pılımı pırtımı eve geldim. Tüm ergenuslarımızın yakınlarına Allah'tan sabır, kederli ailesine kolaylıklar diliyorum.


Zeheka odasından bildirdi.

2 yorum:

  1. Ay yine de öyle çok ağır bir ergenlik geçirmedim şükür ki:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla şükürler olsun ki benimki de böyle değildi. Allah yeni neslin anasına babasına sabırlar versin. :)

      Sil